Haber

Erdoğan: Adaleti sağlayamayan devlet, temeli çürük bir bina gibi yıkılmaya mahkumdur

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı Açılış Kongresi’nde konuştu.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Devlet geleneğimizin mottosu insanı yaşat ki devleti yaşasın. Buna göre devletin ve devletin bütün kurumlarının temel varlık sebebi insandır, ortak bir varlık olan insanlığa hizmet etmektedir. Devletin misyonu eşit haklara sahip vatandaşlarının güvenlikten temel ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar her alanda birinci sınıf hizmet sunmaktır. halk, devleti yöneten ekiplerin bilgi, beceri, vizyon ve dirayetidir.Devlet dediğimiz sistemin varlık amacının gerçekleşmesi, vizyoner yöneticiler aracılığıyla tüm organlarının sağlıklı çalışmasına bağlıdır.Tabii ki devlet Bu istikrar ne kadar sağlıklı kurulur ve işletilirse devlet sistemi ve onu oluşturan kurumlar da o kadar iyi, verimli ve aktif çalışır.

YÖNETİCİNİN KRİZİ TOPLAM SİSTEMİ KAPATIYOR: Demokratik sistemin belkemiğini oluşturan güçler arasında çatışma, çatışma ya da yıkıcı rekabet olursa zararını toplum görür. Yasama, yürütme ve yargının ortasındaki istikrar kadar, bunların her biri arasındaki uyum da değerlidir. Yasama organının işleyişindeki tutarsızlık hem yürütmeyi hem de yargıyı etkiler. Yönetici krizi tüm sistemi tıkar. Yargının işleyişindeki aksaklıklar tüm sistemde de sorunlara yol açmaktadır. Türkiye yakın tarihinde bu tür krizleri bizzat yaşamış ve ekonomiden demokrasiye birçok alanda bedel ödemiş bir ülkedir. Kimi zaman vesayet, kimi zaman darbe gibi görünen bu kasvetin üstesinden gelirken kaybettiğimiz zaman ve güç, bizi demokratik ve ekonomik hedeflerimizden çok uzaklaştırdı. Elbette bu resimde yargının ayrı bir değeri var. Üstelik Türkiye bu konuda hatırlamak istemediğimiz çok kötü örnekler de yaşadı.

ADALET DAĞITMAYAN DEVLET SONUNDA ZARAR GÖRÜR: Ancak adalet hizmetlerinin sunumunda ideolojik bağnazlık ve bürokratik oligarşi asla yargılanmamalıdır. Çünkü adalet sadece mülkiyetin temeli değildir. Bire bir zamanda devlet mimarisini ayakta tutan kilit taşıdır. Devlet yükselir, gelişir, güçlenir, büyür ama ancak adaletle. Adalet dağıtamayan, vatandaşını adaletle yargılayamayan bir devlet, temeli çürük bir bina gibi yıkılmaya mahkumdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin en ufak bir ihmali veya ihlali yargıya olduğu kadar yasama ve yürütmeye olan güveni de zedeleyecek ve bu da devletin işleyişinde telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açacaktır.

20 YILDA ADALET HİZMETLERİNİN KALİTESİNİ ARTIRACAK ADIMLAR ATIYORUZ: Türkiye olarak geçmiş deneyimlerimizin ışığında son 20 yılda adalet hizmetlerinin kalitesini artırmaya yönelik birçok adım attık. Sivil ve askeri yargı ayrımını ortadan kaldırarak yargıda birliği sağladık ve tesis ettik. Ulusal yargı ağı projesi UYAP’ı hayata geçirerek teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yargının hizmetine sunuyoruz. Uzlaştırma ve arabuluculuk sistemlerini kurarak taraflara kolaylık sağlayan alternatif çözümleri hayata geçirdik. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkanı, lekelenmeme hakkı, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Kişisel Bilgileri Koruma Kurumu gibi birçok reformu hayata geçirdik. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını anayasal güvence altına alarak hukuk sistemimizin değerli bir eksikliğini daha gidermiş olduk.

GÜÇLER AYRILIĞI İLKESİNİ İLK KEZ TAM OLARAK YERLEŞTİRDİK: Tüm bunların yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini de halkımızın takdiri ve onayı ile benimseyerek tarihimizde ilk kez ülkemizde kuvvetler ayrılığı ilkesini tam anlamıyla yerleştirdik. Önümüzdeki yıl, yeni idari sistemimizin ilk dönem uygulamalarının ışığında, yasama ve yargıyı güçlendirecek, yürütmeyi daha aktif hale getirecek yeni reformları ülkemize getirmek istiyoruz. Elbette bu süreçte kamuoyunun farklı kesimleri tarafından yakından takip edilen bazı olaylarla ilgili tartışmalar da olabilir. Ancak bu tartışmaların her birinin kendi mecralarında köpürmeye devam ettikten sonra hukukun üstünlüğü ilkesi havuzunda bir sonuca varacağına inanıyoruz.

HER İNCELEMEDE HER GÖRÜŞÜ ÖĞRENİYORUZ: Hayatın sürekli değiştiği ve değişimin sorun ürettiği bir ortamda hukuk sisteminin bunun dışında kalması düşünülemez. Devletin kendini yenilemesi ve eksiklerini tamamlaması son derece önemlidir. Özgürlük, güvenlik, istikrar ve hak ve özgürlükleri ilgilendiren konularda duruşumuzu insani bir öncelik olarak belirliyoruz. Her eleştiriyi ve her fikri dinliyoruz. Milletimizin menfaatine olduğuna inandığımız hiçbir konuda komplekse düşmeyiz.

ORYANTALİZM SİYASİ VE HUKUK CEMAATİNDEKİ VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR: İslam dünyası haksız eleştirilere maruz kalıyor. Sömürge dönemine bağlı bir hastalık olan Oryantalizm, uluslararası siyasi ve hukuk camiasında varlığını sürdürmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde terör örgütlerini desteklemekte bir sakınca görmeyenler, bize insan haklarının kutsallığını öğretiyorlar. Hukuk ve insan hakları sorununu devletler arası rekabet aracına dönüştürmek tehlikelidir.

SURİYE KRİZİNDE İNSANLIĞA YETERLİ BİR MAÇ VERMEDİ: Ezilenler, uluslararası kuruluşların ve bazı batılı devletlerin söylem ve eylemleri arasındaki farkı çiziyor. 12. yılını doldurmak üzere olan Suriye krizi bunun acı bir örneği olarak karşımızda durmaktadır. Bu kriz karşısında insanlık iyi bir sınav vermedi. Suriye mazlumlarının feryatları Türkiye dahil bir avuç ülke dışında kimsenin umurunda değildi. Batılı ülkeler ve kurumlar, Suriye’de yaşanan insanlık dramına mültecilerin kapılarına gelmesiyle tepki gösterdi. Göçmenleri dikenli tellerin arkasına kapatmak olarak tezahür etti. Müslümanlara karşı tesadüfi bir bakış açısının ürünü olan kin ve kin dalgalarının olumsuz etkisi günümüzde de devam etmektedir.

BATI YUNANİSTAN’IN GÖRÜNTÜLERİNE TEPKİ VERMİYOR: Yunanistan’ın göçmenlere karşı tavrı vahşet boyutuna ulaştı. Batılı ülkeler de Yunanistan’ın bu sapkınlığına ve zulmüne tepki göstermiyor. Sınır hattına ve Nazi kamplarını andıran mülteci kamplarına gösterilen ilgisizlik hepimizi üzüyor.

Terörle mücadelede de benzer bir konuya tanık oluyoruz. PKK ve FETÖ teröristlerine gelince, olabildiğince hoşgörülü davranıyorlar. Bölücü terör örgütü, saldırılarını milyonlarca avroyla finanse ediyor. Terör örgütüne doğrudan bütçelerine yardım koyan ülkeler olduğunu biliyoruz. Birçok darbeci firari ile ilgili taleplerimize rağmen batılı ülkeler herhangi bir adım atmadı.

Bugün 252 çocuğun şehit olduğu darbe girişiminin ardından Türkiye’nin attığı hukuki adımları eleştirenlerin aldığı sert tedbirleri görüyoruz. Ülkemizi hedef alan terör ve darbe suçlarına karşı sergilenen ikircikli zihniyetin ve tavrın elbette ki farkındayız. Biz mücadelemizi meşruiyet çerçevesinde yürütüyoruz.

Türkiye’yi özgürlük ve adalette dünyanın zirvesine çıkarana kadar çabalarımız devam edecek. Kendi çıkarlarını düşünenlerin bu sistemi yürütme şansları yoktur. Bu adaletsiz sistem çatlayacak ve onu kuşatıcı bir düzene bırakacaktır. İslam alemi olarak geleceğimizin bugünden çok daha parlak olacağına inanıyorum.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort